Peritoneal Karsinomatoziste Multiviseral (birden fazla organ) Ameliyatı, Peritonektomi ve Hipertermik (ısıtılmış)
Peritoneal Perfüzyon ile Yapılan Multimodal (çok yönlü) Tedavi Yöntemleri Hakkında Hastalar için Bilgiler
Saygıdeğer Hastalar,
sizleri tedavi süreci ve bu süreçte ortaya çıkabilecek riskler hakkında bilgilendirmek için iki önemli ve iyi sebep vardır.
- İlki: Tedavinizi kanunlara uygun şekilde kabul edebilmeniz için öncelikle kararınızı etkileyecek durum ve gerçekleri önceden tanımanız ve bilmeniz gerekmektedir. Bizim sizi tedavi hakkında bilgilendirerek yasal yükümlülüklerimizi yerine getirmemiz doğal bir durumdur.
- İkincisi: Bilgilendirme anlayışı sağlar ve anlamakta korkuları azaltır ve böylece karşılıklı güveni artırır. Korku ve endişe bilindiği üzere kötü bir danışmandır, ancak güven insanlar için büyük bir yardımcıdır. Bizim anlayışımıza göre bilgilendirmenin tıbbi sebebi burada yatmaktadır.
Lütfen tedaviniz için kesin kararı vermeden önce aklınıza takılan ve anlamadığınız şeyleri bize sorun. Böylece o konuyu size açıklama şansımız olur. Daha da önemlisi, sizin bilmek istediğiniz şey bu broşürde düşünülmeyen bir konu olabilir ve diğer insanlar için bu konu da broşüre eklenebilir.
Sizin de bildiğiniz gibi, vücudunuza ağır bir yük oluşturan kötü huylu bir tümör hastalığınız bulunmaktadır. Emin olabilirsiniz ki, tedavinizi üstlenen hekimler bu tümör hastalığına karşı koyabilmek ve size yardım edebilmek için ellerinden gelenin en iyisini yapacaklardır.
Sizin hastalığınızın özelliği, karın zarına sıçrama yapmış bir kanser hastalığı olmasıdır. Son yıllara kadar bu tür bir tümör hastalığının tedavisi, ya tek başına tüm vücut kemoterapisinden veya buna ilaveten genel durumu desteklemeye yönelik tedavilerden ibaretti.
Çok şükür ki, son yıllarda çeşitli tedavi metodlarının kombinasyonuyla (burada ameliyat, kemoterapi ve hipertermi) tedavinin etkinliğinde kayda değer ciddi bir iyileşmeye ulaşılabilmiştir.
„Peritoneal Karsinomatozisin integratif tedavisi hakkında hasta bilgilendirme broşürü“, özel bir ameliyat tekniği ile sitostatik etkili maddelerin ısıtılarak karın içine verilmesinden oluşan kombine tedavi şeklinden bahsetmektedir. Buradaki sitostatik sözcüğü hücre büyümesini engelleyen manasındadır.Kemoterapi için farklı alternatifleri, hasta bilgilendirme görüşmesinde ayrıntılı olarak anlatacağız ve sizin hastalığınızda neden bu tür bir özel tedavi yaklaşımını önerdiğimizden bahsedeceğiz.
A. Ameliyatın Seyri
Daha önceden planlanmış bir ameliyatta, öncelikle görülebilen tüm tümör dokuları çıkarılır. Ameliyatın bu bölümü ikiye ayrılır: İlki tümör bulunduran organların veya organ parçalarının uzaklaştırılması, diğeri ise, tümörün sıçradığı karın zarı bölümlerinin alınması. Bu rezeksiyon ile (ameliyatla çıkarma), görülebilen tüm tümör dokularının karın boşluğundan alınması gerekmektedir. Ardından tedavinin kemoterapi kısmı başlar. Burada, karın boşluğu sitostatik madde içeren bir sıvıyla yıkanarak, gözle görünmeyen ufak tümör hücrelerinin de ortadan kalkması sağlanmalıdır. Bu yıkama işlemi, sitostatik içeren sıvı ısıtılarak yapılır (hipertermi). Ameliyattan sonraki ilk 3 gün karın boşluğu düşük miktarda sitostatik madde içeren bir sıvı ile doldurulur. Böylece karın boşluğunda oluşabilecek yapışıklıkların önüne geçilmiş olur.
Bu bilgilendirme broşürü, sizi tedavinin farklı aşamaları hakkında bilgilendirecektir. Bunlar:
- Ameliyat
- Kemoterapi
- Hipertermi
B. Ameliyat
Daha önce ayrıntılı olarak açıklandığı gibi, sizin için planlanan ameliyatta, görülebilen tüm tümöral yapıların karın boşluğundan uzaklaştırılması gerekmektedir. Bunun için özel bir ameliyat tekniği gerekmektedir. Bu teknik hem kan kaybını azaltır, hem de dokulara hiç zarar vermeden veya çok az zarar vererek, karın zarının etkilenen bölgelerinin yüzeysel olarak sıyrılıp alınmasını mümkün kılar. Yüksek frekanslı elektrokoter (elektrikli neşter) ile, bu tekniği uygulamamız mümkün olmaktadır. Planlanan tedavinin ameliyat bölümü iki farklı kısımdan oluşur. İlk bölümde büyük tümör oluşumları çıkarılır. Burada mesela barsaklarında bir kısmı alınmak zorunda olabilir. Ardından karın zarının tümör tarafından tutulmuş bölümlerinin sıyrılarak alınmasına geçilir. Bilinen tanı yöntemlerinin (bilgisayarlı tomografi, MR gibi) sağladığı imkanlara rağmen, daha önceden karın zarının tutulumunun derecesi kesin olarak tespit edilemez. Bu nedenle ameliyat öncesi hangi organların veya bölgelerin alınıp alınmayacağını söylemek tam olarak mümkün değildir. Bunlar şunlar olabilir:
Safra kesesi | Büyük omentum | Küçük omentum |
Diyaframın belli bir kısmı | Mide | Pankreasın belli bir kısmı |
12 parmak barsağının bir bölümü | İnce barsağın bir bölümü | Kalın barsağın bir bölümü |
Sigma / Rektum (Son barsak ve makat) | Yumurtalıklar | Rahim |
Bazı özel durumlarda ameliyatın karaciğere, karın duvarına ve karın boşluğunun arka kısmına (retroperiton) kadar genişletilmesi gerekebilir.
Büyük tümör dokularının çıkarılmasından sonra, etkilenen karın zarı bölümlerinin alınması gerçekleşir. Bunlar şunlar olabilir:
Sağ / sol diyafram | Karaciğer yüzeyi | Küçük omentum / karaciğer hilusu |
Sağ / sol böğür | Kalın / ince barsak mezosu | Sağ / sol alt karın |
Mesanenin arka duvarı ve Pelvis (Basen) | Douglas Poşu |
Büyük bir kalın barsak kısmının alındığı bazı durumlarda, koruyucu amaçlı olarak karında yapay bir geçici barsak çıkışı açmanın gerekli olabileceğine dikkatinizi çekmek isteriz. Bu barsak çıkışı genel olarak 6 hafta içinde tekrar kapatılır.
C. Kemoterapi:
Tümör hücrelerinin kötü huylu karakteri, kontrolsüz hücre büyümesi ve etrafındaki normal dokulardan gelen engelleyici mekanizmalardan bağımsız olması olarak tanımlanır. Bunun dışında malign (habis), yani kötü huylu tümörler sadece etrafındaki dokulara sıçramakla kalmaz, aynı zamanda başka yerlere göçerek oralarda da yerleşebilir (metastaz).
Kemoterapötikler (kemoterapi ilaçları), büyüme ve bölünme sürecini yöneten DNA (Deoksiribonükleikasit) molekülünü etkileyerek, tümör hücrelerini yok etme yeteneğine sahip çok etkili maddelerdir. Ancak, bunlar etkilerini sadece tümör hücreleri üzerinde göstermezler. Vücuttaki diğer dokulardaki yenilenme ve hücre bölünmesi süreçlerini de etkilerler. Bundan dolayı, yan etkilere bağlı riskler kendini gösterir.
Bölgesel kemoterapinin amacı, sitostatik konsantrasyonunu (yoğunluğunu) tümör dokusunda en yüksek seviyede kılmaktır. Bu yüksek konsantrasyon ile, etkinlikte ve tedaviye olan cevapta gözle görülen bir iyileşme elde edilebilir. Bu durum kemoterapötiklerin doz - etki ilişkisine dayandırılabilir. Aynı zamanda etken madde konsatrasyonunun bölgesel olarak artırılması ile tümörün kemoterapiye karşı olan direncide kırılabilir. Tümör hücreleri eğer gözle görülen bir tümör oluşturamıyorlarsa, sadece mikroskopla görülebilen düzensiz bir tümör yığını halindeyseler, o zaman kemoterapiye karşı en hassas durumda olurlar. Böylece kemoterapotik madde her tümör hücresine ayrı ayrı etkisini gösterir ve maksimal bir etki elde edilir.
D. Hipertermi
Hipertermi kelimesi yunancadan gelir ve vücut sıcaklığının normalden daha yüksek bir sıcaklığa çıkması manasına gelir (hiper: fazla, çok fazla / thermos: sıcaklık). Günümüzde tıbbi açıdan hipertermi denince vücudun tamamının veya bir kısmının fiziksel yöntemlerle pasif olarak normal sıcaklığının üzerinde bir sıcaklığa kadar ısıtılması anlaşılır. Bu yöntemlerle ısı ya dışardan vücuda uygulanır, ya da direkt olarak dokulara uygulanır. Hipertermi farklı tümör hastalıklarının tedavisinde kullanılan bir tedavi yöntemidir.
Ameliyat sırasında karın boşluğu, 45 dakika boyunca ısıtılan kemoterapi sıvısıyla yıkanır. Bu uygulamanın amacı sadece ameliyat sırasında oluşan hücre artıklarını uzaklaştırmak değil, aynı zamanda mevcut bulunan tümör hücre yığınlarının mümkün olduğu kadar tamamının ortadan kaldırılmasıdır. Bu da özellikle tümör hücrelerinin yeniden çoğalmalarını ve gelişmelerini etkili bir şekilde engeller.
Bu yöntemle tümörde, daha doğrusu tümör yatağında, 41 - 42 °C’ dan daha fazla sıcaklık değerine ulaşılabilir. Kural olarak tümör dokusu daha kötü bir ısı düzenleme ve fazla ısıyı uzaklaştırma yeteneğine sahiptir. Bu durum bölgesel bir ısınma durumunda çevredeki normal dokudaki kanlanma artışı ile birlikte tümör dokusunda dalgalanmaya neden olur. Böylece tümör dokusunda azalmış bir kanlanma ortaya çıkar ve bunun sonucu olarak artmış ısıya bağlı direkt tümör hücre hasarı (tümör nekrozu, gangreni), oksijenlenmede eksiklik (tümör hipoksisi), asidik bir ortam gelişimi (asidoz) ve beslenme bozukluğu ortaya çıkar. Bu faktörlerin hepsi tümör hücrelerinin ölümüne sebep olurken sağlam dokularda herhangi bir zarar oluşturmaz. Sitostatik etkili maddelerin peritoneal perfüzyon şeklinde izole olarak eşzamanlı uygulaması, bu yöntemlerin (Hipertermi-Kemoterapi) etkinliğini de önemli ölçüde artırır.
E. Yan Etkiler ve Riskler
-
Ameliyata bağlı
Her ameliyat vücut için büyük bir yük oluşturur (Kalp, dolaşım sistemi, akciğerler ve bağışıklık sistemine). Burada olası komplikasyonlara karşı sizin dikkatinizi çekmek istiyoruz. Bu ameliyatın kendine has yan etkilerinden biri, geçici süreyle ödem oluşumuna neden olmasıdır. Bu ödem ameliyattan sonraki birkaç gün içinde tekrar düzelir. Bir diğeri ise uzamış barsak atonisi denilen barsakların uzun bir süre normal çalışamamasıdır. Bu devreyi mümkün olduğu kadar kısa tutmak için, hastanın olabildiği kadar çabuk yataktan ayağa kalkması ve uygun egzersizleri talimatlara göre uygulaması çok önemlidir. Bunların dışında sık gözlenen komplikasyonlar ise şunlardır:- Yara iyileşmesinde bozukluk
- Kanamalar
- İnce ve Kalın Barsak Fistülleri (barsak ile cilt arasındaki açıklık)
- Pankreatit
- Karın zarı, Akciğer veya ameliyat yarasının iltihaplanması
- Dikişlerin açılması
- Ateş % 6
- Lökopeni % 17
- Trombopeni % 4
- Nörolojik rahatsızlıklar % 4
- Plevral boşlukta (akciğerleri çevreleyen zar) sıvı toplanması % 2
- Akciğer embolisi % 4
- Zatürre (Pnömoni) % 2
- Böbrek fonsiyonlarında bozukluk % 6
- Kalp ritim bozuklukları % 2
- Kalp yetmezliği % 2
- İnce Barsak fistülü % 5-15
- Peripankreatit % 6
- Ameliyat sonrası kanama % 4.5
- Psikolojik rahatsızlıklar % 10
-
Kemoterapiye bağlı
Sizin tedaviniz için önerilen ilaçlar, herşeyden önce tümör hücrelerine etki etmektedirler. Ancak bunlar sağlıklı vücut hücrelerinede zarar verebilirler, özelliklede hızlı çoğalan hücrelere. Bazı istenmeyen etkiler belirli bazı ilaçlarla yapılan tedavilerde hemen hemen her zaman veya çok sıklıkla ortaya çıktığı halde, diğerleri çok düzensiz veya nadirden çok nadire kadar görülür. Bu istenmeyen etkilerin birçoğu doz ile ilişkilidir, yani kullanılan sitostatik maddenin miktarına bağımlıdır. Yan etkiler her ilaca göre farklılık gösterir ve tipine ve kapsamına göre bazı hastalarda nadiren, bazılarında daha sık gözlenir. Sizin için kemoterapinin yan etkilerinin neler olacağını ve ne ölçüde ortaya çıkabileceğini önceden tam olarak tahmin edebilmemiz ne yazıkki mümkün değildir.Tedaviyi üstlenen hekim yasal olarak, hastalarını sadece sıklıkla veya nadir gözlenmeyen risklere yönelik değil, aynı zamanda nadir veya oldukça nadir gözlenen risklere yönelikte bilgilendirmekle yükümlüdür. Bu nadir gözlenen durumlar ortaya çıktığında, hastanın yaşam kalitesini derinden etkileyebilir veya hayatını tehdit edebilir. Diğer yüksek etkili ilaçlarda olduğu gibi, öngörülen kemoterapide de, özelliklede tıbbi açıdan başarılı bir tedavi için gerekli dozlarda, kaçınılamayan, ölüme kadar gidebilen ciddi ve çok ağır komplikasyon riskleri bulunmaktadır.
Sizin tedaviniz sırasındaki aktif ve sürekli işbirliğiniz ve düzenli tıbbi kotroller sayesinde bu komplikasyonların riski olabildiğince düşük seviyede tutulur. Aşağıda yazılan istenmeyen etkilerin bazıları sizin tedavi planınız da korkulması gerekmeyen durumlardır, bazıları ise ilave tedavilerle ortaya çıkması engellenebilir veya hafifletilebilir etkilerdir. Sizin tedaviniz sırasında özellikle ortaya çıkabilecek istenmeyen durumlar aşağıda özel olarak yazılmıştır ve hasta bilgilendirme konuşmasında izah edilecektir.
Aşağıda sıralanan yan etkiler ve riskler 1. Aralık. 2003’ te geçerli olan, ilaç firmalarının kullanıcıları bilgilendirme klavuzlarına ve tıbbi tecrübelere göre hazırlanmıştır.
Genel Belirtiler:
Bir- iki haftalık genel güç kaybı sıklıkla kaydedilebilen bir durumdur. Bunun anlamı bitkinlik, halsizlik ve tepkilerde azalmadır. Grip benzeri ateş, titreme ve kas-eklem ağrıları da bazen gözlenebilen durumlardır.Kemik İliği:
Geçici olarak kan yapımı engellenir. Beyaz kan hücrelerinin (lökositler) belirgin olarak azalması durumunda vücudun enfeksiyonlara karşı savunması azalır ve böylece hayatı tehdit edici ateşli enfeksiyonların ortaya çıkma tehlikesi artar. Önleyici ve ateşli durumlarda hızlı bir tıbbi tedavi gerekli olabilir. Kanda oksijen taşımakla sorumlu olan kırmızı kan hücrelerinin (eritrositler) sayısının düşmesi ise halsizliğe, bitkinliğe ve güç kaybına neden olabilir ve kan verilmesini gerektirebilir.Kan pulcuklarının (trombositler) sayısının önemli oranda düşmesi durumunda küçük yaralanmalar uzun süreli kanamalara ve büyük kan pıhtılarının oluşmasına sebep olabilir. Daha da ciddi azalması durumunda kendiliğinden kanama olması riski açığa çıkar ve bu da trombositlerin naklini (verilmesini) gerekli kılabilir.
DİKKAT!!!
Kan veya kan ürünlerinin vücuda verilmesi sırasında hepatit, sitomegalovirüs (özellikle akciğer ve karaciğer enfeksiyonu) ve çok nadir de olsa (1 milyon kan nakllinde bir) HIV (AIDS ) enfeksiyonunun bulaşma riski bulunmaktadır.Bunun dışında vücuda yapılan her enjeksiyon ve infüzyon sırasında genel bir enfeksiyon riski bulunmaktadır. Bunlar, iğnenin girdiği yerin özenli dezenfeksiyonu ve steril tek kullanımlık araçların kullanımı ile en düşük seviyede tutulmaya çalışılır.
Ağız ve Sindirim Yolu:
Bulantı ve kusma günümüzde genellikle eşlik eden ilaç tedavileriyle azaltılan veya önlenebilen etkilerdir. Bundan başka, iştah azalması ve özellikle ağız ve yemek borusundaki mukozanın ağrılı iltihaplanmaları da mümkündür. Bazı ilaçlar ishale neden olurken, bazıları da buna karşılık barsak tembelliği ve kabızlık yapmaktadır.Saçlar:
Hepsi olmasa bile birçok kanser ilacı genellikle tedaviden iki hafta sonra başlayan geçici kıl dökülmesine neden olur. Bu durum kafada saçlarda olduğu gibi, bunun yanında sakallarda, kaşlarda, kirpiklerde ve kasıklarda da görülebilir. İlacın türüne göre hızlı ve tam veya çok hafif bir kıl dökülmesi beklenebilir. Kıllar tedavi bitimini takip eden bir kaç ay içinde tekrar büyürler. Bu zaman zarfında bir peruk kullanıma sunulabilir.Deri, Kan Damarları ve allerjik uyuşmazlık Reaksiyonları:
Kuru bir cilt, deride kısmi renk değişiklikleri veya iltihabi cilt değişiklikleri (sivilce, döküntüler) mümkündür. Allerjik uyuşmazlık reaksiyonları, icabında ateşle beraber, ilaçların bir çoğunda oldukça nadirdir. Gerekirse ilaçlarla bu durumun oluşması önlenebilir. Bazı ilaçlar kan damarlarında iltihabi tahrişlere neden olabilirler ve daha önceden var olan damar hastalıklarını (mesela daha önceden geçirilmiş kalp krizi veya felç gibi) kuvvetlendirebilirler. Bazı ilaçlar ise iğneyle uygulandığı bölgede eğer damar dışına taşarlarsa nekroza (dokuların tamamen canlılığını yitirmesi) kadar giden ciddi doku hasarlarının ortaya çıkmasına neden olabilirler. Belli başlı bazı hormonlar venöz trombozları, yani toplar damarlarda kan pıhtısı oluşması riskini artırır. Bir kaç ilaç ise dokularda geçici olarak su toplanmasına neden olabilir (mesela bacakların şişmesi).Sinir Sistemi:
Sinirlerdeki fonksiyon bozuklukları kendilerini hissetmede bozukluk (karıncalanma ve uyuşukluk) veya daha nadir olarak kaslarda kuvvet kaybı şeklinde belli ederler. Kural olarak bu değişiklikler yavaş bir şekilde ortadan kaybolur. Koku ve tat almada değişiklikler ise sık gözlenir. Birkaç ilaç ciddi oranda hatta kalıcı işitme azalmasına ve kulak çınlamasına neden olabilir. Dikkati toplamada bozukluk ve ruhsal sıkıntılara da rastlanabilir (sinirlilik, korku, depresyon). Bilinç bulanıklıkları ve merkezi sinir sistemi rahatsızlıkları ise seyrektir.Kalp:
Az sayıda ilaç özellikle yüksek dozlarda, kalp fonksiyonlarının sınırlı olduğu veya kalp bölgesine ışın tedavisi almış hastalarda kalbin pompalama fonksiyonunu ve onun yüklenmeye karşı olan dayanıklılığını azaltır (kalp yetmezliği).Karaciğer ve Böbrekler:
Karaciğer fonksiyonlarında önemli bir bozukluk nadirdir. Bazı ilaçlar veya mecburen kullanılması gerekli olan ilave ilaçlar (mesela antibiyotikler gibi), çok nadiren böbrek fonksiyonlarını ciddi şekilde bozabilir. Bu nedenle düzenli olarak kontrol edilmeleri gerekmektedir.Akciğerler:
Akciğer fonksiyonlarının iltihabi değişiklikler (alveolit, pnömoni), su toplanması (akciğer ödemi) veya bağ doku artışı (fibrozis) ile kısıtlanması birkaç ilacın oldukça nadir rastlanan yan etkileridir.Üreme Organları, Cinsellik ve Hamilelik:
Vücuda yüklenmenin arttığı diğer durumlarda olduğu gibi bir ilaç tedavisi sırasında da cinsel istek (libido) azalır. Ama kural olarak sadece hormon ilaçları seksüel güçte ve cinsel hayatta kısıtlanmaya yol açarlar. Birçok kemoterapi ve hormon ilaçları dozla bağlantılı olarak erkeklerde iktidarsızlık, kadınlarda da kısırlığa (infertilite) sebep olabilirler. Bu durum geçici olabileceği gibi kalıcıda olabilir. Kadınlarda adet kanamaları düzensizleşebilir veya hiç görülmeyebilir. Erken menapoz görülebilir. Kemoterapi ilaçları sperm hücreleri ve embriyonun gelişmesini olumsuz etkilediği için (teratojen etki), kemoterapi süresince ve kemoterapiden sonraki en az bir yıl hamileliğe karşı korunmak gerekmektedir. Daha sonraki hamilelikler için herhangi bir hatalı doğum riski bulunmamaktadır.Eğer kısırlık riski gerçek olursa, ilerde çocuk sahibi olunabilmesi için gerekli olan imkanlar hasta bilgilendirme konuşmasında özellikle bahsedilecektir (Ör: erkeklerde sperm hücrelerinin dondurularak saklanması gibi).
Diğer kötü huylu Tümörlerin oluşumu:
Kullanılan ilacın dozuna ve tipine bağımlı olarak uzun süreli kemoterapilerden sonra ilerde başka bir kötü huylu tümör gelişme ihtimali istatistiksel olarak yüksek tespit edilmiştir. Bu durum özellikle kemoterapiye ilave olarak uygulanan ışın tedavilerinde (radyoterapi) daha belirgindir.Yukarıda bahsedilen sitostatik kombinasyonlarından ötürü aşağıdaki yan etkiler artmış bir oranda gözlenir:
Lökopeni Trombopeni Anemi Nörotoksisite Kardiyotoksisite Hepatotoksisite İshal Barsak paralizisi Tromboz Saç dökülmesi Pulmonal yan etkiler Nefrotoksisite Bağışıklık Sistemi zayıflığı -
Hipertermiye bağlı:
Bildiğiniz üzere sıcaklık birçok dokuda zararlı etkiler oluşturabilir. Bu etki dokunun su toplaması, kızarma veya şişlik olarak ortaya çıkabilir. Hatta daha ağır durumlarda nekrozla seyreden hücre ölümlerine kadar gidebilir. Hafif durumlarda bu yan etkiler birkaç gün içinde geri döner. 42.0°C’ ın altındaki sıcaklık değerlerinde hiperterminin bu uygulama şeklinde ciddi komplikasyonlar bildirilmemiştir.
Tedavinin Kesilmesi:
Yukarda sayılan kemoterapinin yan etkileri ortaya çıktığı zaman hekim tarafından tedavinin bu ilaç veya ilaçlarla devam ettirilip ettirilmeyeceğine veya ne kadar daha devam ettirileceğine karar verilmesi gerekir.
Eğer daha önce bahsedilen sitostatiklerle yapılan tedaviye rağmen tümör büyümeye ve yayılmaya devam ederse, uygulanan tedavi bırakılır. Sonra mümkünse başka bir ilaç kombinasyonu ile bu tedavinin değiştirilmesi gerekir.
Yeni Bilgiler:
Tedaviyi yapan hekimler bu araştırma çalışması sırasında daha başarılı ve yan etkileri daha düşük bir tedavi şekli ile ilgili yeni bir bilimsel gelişme olduğu zaman bunu hastasıyla paylaşacaktır.
Diğer Sorularınız için Muhatabınız:
İstediğiniz her an diğer sorularınız ve aklınıza takılan konularla ilgili, hekimlerimizle ve özellikle şef doktorumuzla konuşabilir ve tedavinin nasıl gideceği konusunda sorularınızı yöneltebilirsiniz.
Alternatifler:
Eğer bu araştırmaya katılmaya karar veremiyorsanız, yine de bilimsel standartlara uygun bir tedavi görebilirsiniz.
Çeviri: Gürkan Köylü
Asistan Doktor
Onkolojik Cerrahi Bölümü